Isparta denildiğinde eminim çoğunuzun aklına hemen gül bahçeleri gelir. Gülün anavatanı sayılan bu ilimizden, aslında yazları başka güzel bir koku daha yayılıyor: lavanta. Bu yazımızda da Isparta Lavanta Festivali‘nden bahsedeceğiz.
Şu sıralar Lavanta Festivali ile adını sıkça duymaya başladığımız Isparta’nın Kuyucak Köyü, aslında oldukça kurak ve verimsiz tarlalara sahipmiş. Bu haliyle bomboş kalmaması için 70’li yıllarda ilk lavanta fideleri ekilmeye başlanmış. Fazla su istemeyen ve hiç de nazlı olmayan lavanta fideleri yerlerini sevip de büyümeye başladıklarında bu sefer ticari amaçlı ekimler başlamış.
Şimdi ise yaklaşık 3000 hektarlık alanda ve Kuyucak’ın çevre köylerinde de lavanta tarımı yapılıyor. Türkiye’nin lavanta ihtiyacının %90’ı bu bölgeden sağlanıyor ve bal, sabun, yağ, reçel başta olmak üzere bir sürü yan ürün elde ediliyor.
Lavantaya Yolculuk
Eğer uçak yolculuğunu seçecekseniz Kuyucak, Isparta havaalanına yaklaşık yarım saat uzaklıkta. Ancak son 1-2 yıldır bu bölgeye artan ilgi sebebiyle birçok tur acentesi ve özel rehber, lavanta hasadı turu düzenliyorlar. Bu sayede de çeşitli rotalar üzerinden kara ulaşımı ile de gelmeniz mümkün.
Fotoğraf çekmek ve lavantaları hasattan önce en mor haliyle görmek için en uygun zaman temmuz sonu. Ağustos başından itibaren hasat başlıyor. Elbette o yılki iklime göre bu tarihlerde minik oynamalar olabilir. Bu tip bilgileri de festivalin Instagram hesabı (@lavantakokulukoy) ve tur rehberlerinden edinebilirsiniz.
Kuyucak’a arabayla gelmeyi tercih edenlerdenseniz çevrede Sagalassos Antik Kenti, Eğirdir Gölü ve Salda Gölü gibi görülmeye değer birçok yer var. Isparta’da konaklayıp rotanıza bunlardan birisini ekleyerek geliş ve gidiş yolculuğunuzu keşif dolu hale getirebilirsiniz.
Isparta’da En Güzel Kokan Festival
Lavantalar haziran sonunda yavaş yavaş tomurcuklanarak renklerini göstermeye başlıyorlar. Temmuz başında ise tamamen açan tomurcuklar sayesinde mosmor bir görsel şölen çıkıyor ortaya. Sadece tarlalarda değil köyün tahta kapılı evlerinin kenarında, eski bir duvarın dibinde bile lavanta öbekleri görmek mümkün oluyor. Birkaç aylığına kendi halinde bir köyün en iddiasız köşesi bile bir fotoğraf karesine dönüşebiliyor.
Aslında nerdeyse 40 yıldır lavanta ekilen bu minik köyde böyle güzel bir festivalin yapılması, köyde yaşayanların emeğine inanan bir kaymakam, Gürkan Cunda sayesinde gerçekleşmiş. Kendisinin görev döneminde Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle bitki yetiştiriciliği, hediyelik eşya tasarımı, kırsal turizm gibi birçok konuda köy halkına eğitim verilmiş ve Lavanta Festivali projesi ortaya çıkmış.
Köylüler, özellikle köyün kadınları bu projeye dört elle sarılmışlar. Zaten köye adım attığınızda bunu hemen hissediyorsunuz. Sizi sürekli fotoğraf çekmeye yöneltecek tek şey lavantalar değil. Rengarenk boyanmış kapılar, minik hediyelik eşyalar, süslü kavanozlarda satılan ballar, sabunlar; her köşede karşınıza emek verilmiş, hevesle yaratılmış detaylar çıkacak. Köy meydanına yanyana kurulmuş standlarda herkes birbirini destekleyen, ortak bir çabayla ve güleryüzle sizi karşılayacak.
Kimisi sabun, kimisi lavantadan taçlar, kimisi lavanta yağı, kimisi bal satıyor ama ne satın alırsanız alın, yapacağınız bu maddi katkı festivalin gelecek sene de devam edebilmesi, büyüyebilmesi için herkesin ortak faydalandığı bir para havuzuna gidiyor.
Tam da bu noktada en az etrafı gezmek kadar ilgi çekici olanın bir kapı önüne oturup köyün, lavantanın, festivalinin hikayesini dinlemek olduğunu söylemem lazım. Bu tatlı sohbetin sonu elbette lavantanın faydaları ve kullanım alanlarına varacaktır. İşte bu kısımda gerçekten lavantanın ne kadar çok derde şifa olduğunu öğrenince şaşıracağınıza eminim.
Yorumlar